Yusuf BOYRAZ
Kimdir ?
Benim Adım Yusuf: Zorluklarla Yoğrulmuş Bir Hayat Yolculuğu Benim Adım
Merhaba arkadaşlar, ben Yusuf! Bugün sizlere hayatımda yaşadığım zorluklardan öğrendiğim dersleri, yazdığım kitapları ve yaşadığım deneyimleri paylaşmak istiyorum. “Benim Adım Yusuf” ve “1300 Gün” kitapları, sadece benim hayatımı anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda hayatın bana öğrettiği sert dersleri de içeriyor. Bu videoda sizlerle çocukluk travmalarım, sokaklarda geçirdiğim zorlu yıllar, siyasete adım atışım ve cezaevi deneyimlerim hakkında konuşacağım. Umarım hikayem, sizin için de ilham verici olur.
Henüz 8 yaşında bir çocuktum. Aile içi şiddet ve huzursuzluk dolu bir ortamdan kaçarak kendimi sokakların acımasız dünyasında buldum. Sokaklar… Onlar benim ilk öğretmenimdi. Bana hayatın ne kadar zor ve acımasız olabileceğini gösterdi. Sokaklarda yaşamak, çocukluğunuzdan feragat etmek demektir. Anında büyümek zorundasınız. Çünkü sokaklar size sert bir biçimde yaşamanın kurallarını öğretir. Her gün hayatta kalmanın yeni bir yolunu öğrenmek zorunda kalırsınız. Ne yiyeceğinizi, nerede uyuyacağınızı, kimden kaçmanız gerektiğini bilmek zorundasınız.
Sokaklar sadece bir hayatta kalma mücadelesi değil, aynı zamanda bir okuldu. Orada karşılaştığım insanlar bana hayatın farklı yüzlerini gösterdi. Kimi zaman karanlık, kimi zaman umut dolu… Bağımlılar, hırsızlar, hayatta bir şekilde yolunu kaybetmiş insanlar… Ama aynı zamanda kendi başının çaresine bakmayı öğrenmiş, sokakların gerçek anlamda savaşçıları olan kişiler. Bu insanlar bana hem hayatın acımasızlığını hem de dostluğun gücünü öğretti. İnsan en zorlu anında bile bir umut ışığı arar. Ben de o ışığı, sokaklarda tanıştığım bazı iyi insanlarda buldum. Onlar sayesinde hayatta kalmanın ve mücadele etmenin ne demek olduğunu anladım.
Sokaklarda geçirdiğim yıllar boyunca, hayatın pek çok farklı yönünü görme şansım oldu. Özellikle de adalet ve eşitsizlik kavramlarını. Hayatın bana yaşattığı tüm zorluklar, bir noktada toplumsal meselelere olan ilgimi artırdı. Adaletsizlik ve haksızlıkla dolu bir dünyada yaşıyordum ve bir şeylerin değişmesi gerektiğini hissediyordum. Bu duygular beni siyasete yönlendirdi. Siyasete adım attığımda, insanlara yardım edebileceğimi ve bir fark yaratabileceğimi düşündüm. Ancak, siyasetin kendi içinde ne kadar karmaşık ve zorlu olduğunu bilmiyordum.
“Ben rengarenk hayatların renkli çocukları değil, karanlık bir hayatın karanlığında gezen sokakların çocuklarıyız”
Siyasi mücadeleye girdiğimde, yeni bir savaş alanına adım atmış oldum. Siyaset, insanların hayatlarını değiştirme gücüne sahip olsa da, aynı zamanda kendi içinde birçok zorluk barındırıyordu. Siyasi görüşlerim ve faaliyetlerim yüzünden birçok kişiyle karşı karşıya geldim. Bu, beni sonunda cezaevine kadar götürecek bir yolculuğun başlangıcıydı. Siyasetteki duruşum ve mücadelem, bir süre sonra devletin dikkatini çekti. Fikirlerim ve söylediklerim nedeniyle hedef haline geldim. Nihayetinde, siyasi faaliyetlerim yüzünden tutuklandım ve cezaevine gönderildim.
Tam 8 yıl cezaevinde kaldım. Bu süre boyunca, özgürlüğün ne kadar kıymetli bir şey olduğunu derinlemesine anladım. Cezaevi, insanın kendisiyle baş başa kaldığı, dört duvar arasında geçen zorlu bir süreçtir. Bu süre zarfında kendimi yeniden tanıdım. Dış dünyadan tamamen koparılmış bir şekilde, düşüncelerimle ve hislerimle baş başa kaldım. Her gün, ne için mücadele ettiğimi ve neden bu durumda olduğumu sorguladım. Ama bu sorgulamalar, beni zayıflatmadı. Aksine, içimdeki gücü ve azmi daha da güçlendirdi.
Cezaevinde geçirdiğim yıllar bana pek çok şey öğretti. Dışarıda hayatta kalmak için mücadele ederken, burada özgürlüğüm için mücadele etmek zorundaydım. İnsanların özgürce dolaşabildiği, sevdikleriyle vakit geçirebildiği, hayatın basit ama güzel anlarının kıymetini anladım. Cezaevi, aynı zamanda bana dayanışmanın ve dostluğun önemini gösterdi. Orada, benim gibi özgürlüğünden mahrum bırakılmış insanlarla tanıştım. Birbirimize destek olduk, acılarımızı ve umutlarımızı paylaştık. Bu, bana hayatın en karanlık anlarında bile insanın içinde bir ışık bulabileceğini gösterdi.
Cezaevinden çıktıktan kısa bir süre sonra askere alındım. Ancak geçmişte yaşadığım siyasi olaylar peşimi bırakmadı. Ben, ideallerim ve inançlarım doğrultusunda vicdani ret hakkımı kullanmak istedim. Vicdani ret, kişinin inançları veya değerleri nedeniyle askerlik yapmayı reddetmesidir. Kendi ahlaki ve siyasi duruşum, savaşa ve silahlı bir hizmete katılmamam gerektiğini söylüyordu. Bu, benim için yalnızca kişisel bir tercih değil, aynı zamanda insani bir duruştu. Bu kararımdan dolayı, askeri yetkililerin gözünde büyük bir sorun haline geldim ve bu da beni askeri cezaevine götürdü.
Vicdani ret kararım, askeri otoriteler tarafından kabul edilmedi ve bu yüzden 1300 gün boyunca askeri cezaevinde tutuldum. Burada, yalnızca vicdani ret hakkımı kullanmamdan dolayı değil, aynı zamanda geçmişteki siyasi kimliğim ve duruşum nedeniyle de ağır işkencelere maruz kaldım. Askeri cezaevi, aslında benim için ikinci bir cezaevi süreciydi. Ama bu kez daha farklı bir yerde, daha sert bir mücadele içindeydim.
Bu süre boyunca, hem fiziksel hem de psikolojik işkencelere maruz kaldım. Beni inançlarımdan vazgeçirmek ve vicdani ret kararımı geri aldırmak için ellerinden geleni yaptılar. Geceler boyunca süren sorgulamalar, fiziksel saldırılar, yetersiz beslenme, uykusuz bırakma gibi birçok işkence yöntemiyle karşılaştım. Bu süreçte, insanın ne kadar dayanıklı olabileceğini ve zihinsel gücün önemini anladım. Çünkü burada asıl savaş, bedeninizle değil, zihninizle veriliyordu. Onlar beni kırmaya çalıştıkça, içimdeki inanç daha da güçlendi.
Askeri cezaevinde geçirdiğim 1300 gün boyunca, her gün hayatta kalmak için mücadele ettim. Zihinsel ve fiziksel olarak sınandım, ama yine de pes etmedim. Bu dönemde yalnızca bedenime değil, ruhuma da işkence edildi. Her gün, inançlarıma ve kimliğime olan bağlılığım nedeniyle cezalandırıldım. Ancak bu baskılar beni yıkmak yerine daha da güçlendirdi. İçsel bir direnişe dönüştü. Bir noktada, işkenceler ve zorlamalar, benim için bir sınav haline geldi. Kendi içsel gücümü keşfettim. Direncimin sınırlarını test ettim ve her seferinde daha da güçlendim.
Bu 1300 gün, bana hayatın ne kadar değerli olduğunu ve özgürlüğün ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gösterdi. Özgürlüğünüzü elinizden aldıklarında, geriye yalnızca inançlarınız ve düşünceleriniz kalır. İşte o noktada, kim olduğunuzu ve neye inandığınızı sorgulamak zorunda kalırsınız. Bu zorlu süreç, bana acıların insanı ya yıkacağını ya da güçlendireceğini öğretti. Ben güçlenmeyi seçtim. Yaşadıklarım, beni hayata karşı daha dirençli ve kararlı bir insan yaptı. Her işkence, her zor an, içimdeki direnişi ve mücadele azmini daha da artırdı.
Bu deneyimler, bana insanın ruhunun ve inançlarının ne kadar güçlü olabileceğini gösterdi. Askeri cezaevi, bana hayatın en acımasız yüzünü gösterdi, ama aynı zamanda insanın en güçlü yanını da keşfetmemi sağladı. Evet, işkence insanın ruhunu zayıflatabilir; ancak direncini ve kararlılığını da artırabilir. Bu dönemde, kendimi her zamankinden daha güçlü hissettim ve hayatın ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anladım. Özgürlüğe ve inançlara sahip çıkmanın, her ne pahasına olursa olsun, insanın kendisine olan saygısının bir parçası olduğunu gördüm.
Hepimizin hayatta karşılaştığı zorluklar var, değil mi? Ancak bazen bu zorluklar bize yeni yollar açar ve bizi daha güçlü yapar. “Benim Adım Yusuf” ve “1300 Gün” kitaplarını yazmamın sebebi de tam olarak bu. Kendi yaşadıklarımı, karşılaştığım zorlukları ve bunlardan nasıl güçlendiğimi paylaşarak, sizlere yalnız olmadığınızı göstermek istedim. Hayatın getirdiği karanlık dönemler olabilir; ancak bu karanlıkta bile bir ışık bulmak mümkün.
Bu kitaplarda, sokaklarda nasıl hayatta kaldığımı, siyasete nasıl adım attığımı, cezaevinde geçirdiğim zorlu yılları ve askeri cezaevinde yaşadığım acımasız günleri anlattım. Bu deneyimler bana çok şey öğretti ve beni ben yaptı. Amacım, bu hikayeler aracılığıyla insanlara umut vermek ve ilham kaynağı olmak. Hepimiz hayatın zorluklarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Ancak, bu zorluklar bizi tanımlar. Yaşadığımız acılar, bizim kim olduğumuzu ve neye dönüştüğümüzü belirler. Bu kitaplarda anlatılanlar, sadece benim hikayem değil; aynı zamanda hayatın ne kadar karmaşık ve zor olabileceğinin bir göstergesi. Ama aynı zamanda, her zorluğun üstesinden gelmenin mümkün olduğunu da gösteriyor.
Kitaplarımda ele aldığım konular, yaşadığım zorlukların farklı yönlerini içeriyor:
Çocukluk Travmaları: Aile içi şiddetin beni nasıl sokaklara ittiği ve çocuk yaşta nasıl olgunlaşmak zorunda kaldığım.
Sokak Hayatı: Sokaklarda karşılaştığım zorluklar, hayatta kalma mücadelem ve bu dönemde kazandığım dostluklar.
Siyasi Yaşam: Siyasete girişim, bu süreçte karşılaştığım engeller ve cezaevi deneyimlerim. Siyasetin ne kadar zorlayıcı ve yıpratıcı olabileceği.
Askeri Cezaevi: 1300 gün boyunca askeri cezaevlerinde yaşadığım işkenceler ve bu sürecin bana kattığı dersler. İnsan dayanıklılığının ve gücünün sınırları.
Bu hikaye sadece benim değil, hepimizin hikayesi. Hepimiz hayatta çeşitli zorluklarla karşılaşıyoruz. Ancak bu zorluklar, bizim kim olduğumuzu ve nasıl bir insan olacağımızı belirliyor. Bu video boyunca, kitaplarımdan alıntılar yaparak hayatın bana öğrettiklerini ve yaşadıklarımı sizlerle paylaşacağım. Belki siz de benzer zorluklarla karşılaştınız ya da şu an zorlu bir dönemden geçiyorsunuz. Eğer öyleyse, bu hikayeler sizlere ilham verebilir, yolculuğunuzda size rehberlik edebilir.
Hayat, her zaman adil değildir. Ama bu adaletsizlik içinde bile bir yol bulmak mümkündür. Umut, en karanlık anlarda bile bizi aydınlatabilir. Bu videoyu izledikten sonra, umarım kendi hayatınızdaki zorluklarla başa çıkmak için yeni bir güç ve motivasyon bulursunuz. Unutmayın, her şeyden önce kendinize inanmalısınız. Çünkü her zorluktan sonra gelen aydınlık bir yol vardır. Zorluklar karşısında pes etmemek, onların üstesinden gelmek için çabalamak, bizleri daha güçlü yapar. Ve bu yolculukta asla yalnız olmadığınızı bilin.
Benim hayat hikayem, zorluklarla yoğrulmuş bir yaşam mücadelesi. Ancak bu mücadele, bana hayatta kalmanın ve mücadele etmenin ne kadar değerli olduğunu gösterdi. Yaşadıklarım beni güçlü kıldı ve bu gücü, sizlerle paylaşmak istedim. Eğer bu videodan bir şeyler alabiliyorsanız, size ilham verebiliyorsam ne mutlu bana. Unutmayın ki, hayatın hangi noktasında olursanız olun, her zaman bir çıkış yolu vardır. Her zorluk, yeni bir başlangıcın habercisidir.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. Umarım bu hikaye, sizler için de bir şeyler ifade eder ve kendi hayatınızdaki zorluklarla başa çıkmak için size ilham verir. Unutmayın, her karanlığın sonunda bir ışık vardır ve bu ışık, bizi daha iyi bir geleceğe taşır.