Blog

351313721_919823532433312_6991749333577025451_n

Vermezsen Düşman Doğruları Konuşursan, Deli Olursun

Bu deyiş, toplumumuzda sıkça duyulan ve birçok insanın hayatında karşılaştığı gerçeklikleri yansıtan güçlü bir ifadedir. Paranın ve menfaatin insan ilişkilerinde ne denli belirleyici olduğunu, doğruluktan sapmanın ne kadar yaygın olduğunu ve doğruları konuşmanın ne kadar cesaret istediğini vurgular.
Öncelikle, para ve menfaat ilişkilerimizin merkezindedir. Birçok insan, ilişkilerinde karşılıklı menfaat temelinde hareket eder. Para verirsen, dostluklar, işbirlikleri kurulabilir; ancak vermezsen, hızla düşman ilan edilebilirsin. Bu durum, insanların değerlerinin ve ilişkilerinin ne kadar yüzeysel olabileceğini gösterir.
Doğruları konuşmak ise cesaret gerektiren bir eylemdir. Toplumda, sıklıkla doğrulardan sapmak, yalan söylemek veya gerçekleri gizlemek daha kolay kabul edilir. Doğruları konuşmak ise sıklıkla zorbalıkla, eleştirilerle veya dışlanmayla karşılanabilir. Bu nedenle, doğruları konuşmak cesaret isteyen bir eylemdir ve bazen deli gibi görünebilir.
Ancak, doğruları konuşmak her zaman önemlidir. Doğruluk ve dürüstlük, sağlam ve güvenilir ilişkilerin temelini oluşturur. İnsanların doğrulardan sapması, güveni zedeler ve ilişkilerin sarsılmasına neden olur. Bu nedenle, doğruluk ve dürüstlük her zaman takdir edilmeli ve cesaretle savunulmalıdır.
Sonuç olarak, “Para Verirsen Heval Olursun, Vermezsen Düşman; Doğruları Konuşursan, Deli Olursun” deyişi, toplumumuzda yaygın olarak karşılaşılan gerçeklikleri vurgular. Para ve menfaat ilişkilerin ne denli belirleyici olduğunu, doğrulardan sapmanın ne kadar yaygın olduğunu ve doğruları konuşmanın ne kadar cesaret istediğini gösterir. Ancak, doğruluk ve dürüstlük her zaman takdir edilmeli ve cesaretle savunulmalıdır.

Yusuf Boyraz

Merhaba dostlar, ben Yusuf Boyraz. Bugün sizlerle, hayatımın en karanlık dönemlerinden birini; 1300 gün boyunca askeri cezaevlerinde yaşadığım ağır işkenceleri ve zulme karşı başlattığımız direnişin destanını paylaşmak istiyorum. Siyasete adım attığım ilk günden itibaren sayısız zorlukla karşılaştım ve siyasi faaliyetlerim nedeniyle 8 yıl boyunca cezaevinde kaldım. Özgürlüğüme kavuşur kavuşmaz askere alındım, ancak siyasi geçmişim nedeniyle kendimi askeri bir cezaevinde buldum. Burada, tam 1300 gün süren bitmek bilmeyen bir işkence dönemi başladı. Askeri cezaevindeki her gün, bir öncekinin acı dolu bir tekrarıydı. İşkence, baskı ve psikolojik savaş; her an peşimizi bırakmayan karanlık bir gölge gibiydi. İşkence yöntemleri insanlık dışıydı, dayanma sınırlarımızı zorlayan bir vahşet sergileniyordu. Her gün 17 saat boyunca başımız eğik bir şekilde ayakta beklemeye zorlanıyorduk; en ufak bir hareket bile, acımasız bir işkence sebebi olabiliyordu. Yemek saatlerinde, yiyeceklerimize bile bakmamıza izin verilmiyor, gözlerimiz yukarıda, havaya bakarak yemek zorundaydık. Bu, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda derin bir psikolojik işkenceydi. Gardiyanların acımasız tavırları ve insanlık dışı muameleleri, cezaevi yaşamımızın bir parçası olmuştu. Günde yalnızca bir dal sigara içme iznimiz vardı ve bu bile gardiyanın insafına kalmıştı. Bu küçük anlar, cehennem hayatımızdaki tek kaçış noktasıydı. Kapının altından sürüklenerek yapılan işkenceler, en derin yaralarımızı açan yöntemlerdendi; hissettiğimiz acıyı tarif etmek imkansızdı. Bu ağır koşullar altında sadece hayatta kalmak değil, aynı zamanda direnmek de zorundaydık. Cezaevinde birlikte olduğumuz arkadaşlarla, gizlice bir isyan planı yapmaya başladık. Bu, sadece işkencecilerimize değil, aynı zamanda zulme karşı insanlığın onurunu savunma adına bir başkaldırıydı. Aylarca süren hazırlıkların ardından isyanı başlattık. İsyan, cezaevi yönetimini ve askerleri şoke etti; birçok arkadaşımız bu süreçte ağır yaralandı. Ancak bu direniş, zalimlere karşı dimdik duruşumuzun bir göstergesiydi. 1300 gün sonunda, işkenceler ve baskılar sona erdiğinde, bedenim yaralarla doluydu ama ruhum, inancım ve umudum her zamankinden daha güçlüydü. Bu süreç bana, özgürlüğün değerini ve insanın en karanlık anlarda bile umut etmeyi bırakmaması gerektiğini öğretti. “1300 Gün” adlı kitabımda, yaşadığım bu zorlu süreci tüm detaylarıyla anlattım. Bu kitap, sadece benim değil, aynı zamanda zulme karşı direnen tüm cesur insanların hikayesidir. Hayatın ne kadar zorlayıcı olabileceğini ve bu zorluklara karşı nasıl direnebileceğimizi anlatan bir rehber niteliğindedir. Umarım bu hikaye, sizlere de güç verir ve karşılaştığınız zorluklar karşısında asla pes etmemeniz gerektiğini hatırlatır. Sosyal Medya ve İletişim: Daha fazla içerik ve güncel paylaşımlar için beni sosyal medya hesaplarımdan takip edebilir ve abone olabilirsiniz. Destekleriniz benim için çok değerli! Web Sitesi: www.ybyayinlari.com Facebook: ybyayinlaritv Facebook: 1300gun Instagram: ybyayinlari X (Twitter): ybyayinlari WhatsApp: +41 76 546 34 35 Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın! Videoları beğenmeyi, yorum yapmayı ve kanalıma abone olmayı unutmayın. Zorluklar karşısında direnç gösteren herkesle bu hikayeyi paylaşmak için desteğiniz çok önemli. Yeni videolardan haberdar olmak için bildirim zilini açmayı unutmayın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir