Blog

431540470_122113224458244914_891

Geçmişin devrimcileri için Halk kavramı yalnızca bir slogan değil, uğruna her türlü bedelin ödenebileceği, her türlü zorluğa göğüs gerilecek bir kutsal hedefti. bu insanlar, menfaat ilişkilerinden uzak, tamamen halkın refahını, özgürlüğünü, onurunu savunma adına yürüdüler. Denizler, Mahirler, Yusuflar, Hüseyinler her zaman KAHROLSUN AMERİKA, KAHROLSUN EMPERYALİZM  diyerek çıktıkları bu yolda emperyalistlerin çıkarlarına hizmet etmediler. Amerikan düzenine karşı durdular, emperyalizme, sömürüye karşı halkın safında halkın yanında savaştılar. ancak bugünün sözde devrimcileri, o günlerin hakiki mücadelesine ihanet etmekte;  YARDIM ET AMERİKACILIĞA diyen bir çarpıklığın içinde kendilerini devrimci ilan etmektedirler. kahrolsun amerikan düzenine başkaldıranların ardından, bugün amerikan düzenine hizmet eden ”Devrimcilik” nasıl bir yozlaşmadır?

Bugünün devrimciliği, halkın onurunu, halkın güvenini hiçe sayarak, yalnızca kendini yükseltme, kendi çıkarlarını koruma telaşına düşmüştür. Sahte bir idealizmle halkın gözünü boyayan, ama perde arkasında emperyalizmin piyonu olmaktan çekinmeyen bu insanlar, devrimci olmanın anlamını, özünü kirletmişlerdir. Emperyalizmin karanlık yüzüne sırtını dayayan, halkın sırtından geçinmeyi marifet bilen bu sahte devrimcilik, Denizlerin, Mahirlerin, İboların kemiklerini sızlatacak bir ihanetin simgesi olmuştur. Eskiden devrimcilik, halkın sırtına binen değil, halkın sırtındaki yükü paylaşanların sıfatıydı. Oysa bugün bu sıfatı kendine layık görenler, halkın sırtına basarak yükselmenin, halkı sömürerek kendi menfaatlerini korumanın yollarını arıyorlar.

Artık devrimcilik, yalnızca bir araç; kişisel çıkar ve ikbal için kullanılan, halka yalan söylemekten çekinmeyen bir manipülasyon haline gelmiş durumda. Bugünün devrimcileri, devrimcilik maskesini taktıkları anda, geçmişin o temiz, o cesur isimlerini kirletmekten çekinmiyor. Bu insanlar, halkın gücünü halkın aleyhine kullanarak, yalnızca kendi çıkarlarını korumanın peşine düşmüş; halkın emeğini, halkın alın terini kendi küçük dünyalarında kurdukları sahte ikballeri için harcamaktan çekinmiyor. Kahrolsun Amerikan düzeni diye bağırarak, Amerikan çıkarlarına hizmet etmek nasıl bir çelişkidir? Devrimcilik adı altında halkı kandırmak, halkın inancını sömürmek nasıl bir alçaklıktır? Bugünün devrimcileri, geçmişin o onurlu isimlerini, yalnızca birer süs gibi kullanarak halkı aldatıyor. Halkı uyandırmak, halkın hakkını savunmak yerine, emperyalizmin çıkarlarını koruyan bir düzenin maşası olmaktan utanmıyorlar.

Eskiden devrimcilik, her türlü sömürüye karşı durmak, her türlü zulme başkaldırmak anlamına gelirdi. Bugün ise “devrimcilik” adı altında sürdürülen sahte mücadele, yalnızca halkı aldatmaktan ibaret. Artık devrimci olduğunu söyleyenler, devrimciliği bir geçim kapısı, bir çıkar aracı olarak görüyor; halkın acılarını sömürmekten çekinmeyen bir düzen kuruyor. Halkın emeğini, halkın alın terini sömüren bu insanlar, Amerikan düzenine karşı durmak bir yana, o düzenin nimetlerinden faydalanıyor. Kendi küçük dünyalarında kurdukları çıkar düzeninde, halka devrimci maskelerle sesleniyor, fakat arka planda halkı kandırıyorlar. “Kahrolsun emperyalizm” şiarıyla başlayan devrimcilik, bugünün sahte devrimcilerinin elinde “yardım et Amerikacılığa” dönmüş durumda. Halkın sırtına basarak, halkın inancını sömürerek yükselmeye çalışan bu insanlar, devrimcilik maskesi takarak halkın en temel değerlerine ihanet etmektedirler.

Geçmişin gerçek devrimcileri, halk için yola çıkan, halkın onuru için mücadele eden insanlardı. Halkın en zor anlarında onların yanında olan, halk için varını yoğunu ortaya koyanlardı. Bugünün devrimcileri ise halk için değil, kendi çıkarları için hareket eden, halkı kandıran, halkı sömüren bir düzen kurmuş durumda. Devrimcilik maskesi takarak, halkı kandırmak, halkın emeğini sömürmek nasıl bir yüzsüzlüktür? Geçmişte devrimcilik, halk için var olmak, halkın çıkarını savunmak demekti. Bugün ise devrimcilik, halkın sırtından geçinmek, halkın emeğini sömürmek demektir. Kahrolsun Amerikacılık diyenler, artık Amerikan düzeninin ekmeğini yemekten utanmamaktadır. Bu sahte devrimcilik, halkın güvenini, halkın inancını hiçe sayan bir düzenin simgesidir.

Oysa devrimcilik, halk için, halkın yanında olmayı gerektirir. Halkı kandırarak, halkın güvenini suistimal ederek devrimcilik yapılmaz. Devrimcilik, halkın yaralarını sarmak, halkın acılarına omuz vermek demektir. Bugünün devrimcileri, halkın acılarını sömürmekten çekinmiyor; halk için değil, kendi çıkarları için var oluyorlar. Bu insanlar, devrimcilik adı altında halkı kandırıyor, halkın güvenini suistimal ediyor. Halkın güvenine ihanet eden, halkın inancını hiçe sayan bu insanlar, devrimcilik maskesi takarak yalnızca kendi çıkarlarını korumanın peşine düşmüş durumda. Devrimcilik, halkın yanında olmak, halkın hakkını savunmak demektir; halkı kandırarak, halkın sırtından geçinmek değildir.

Bu sahte devrimcilik, geçmişin o onurlu isimlerine, gerçek devrimcilere yapılmış en büyük hakarettir. Halkın güvenini suistimal eden, halkın inancını hiçe sayan bu insanlar, devrimcilik adı altında yalnızca kendi çıkarlarını korumanın peşine düşmüş durumda. Geçmişte devrimcilik, halk için var olmak, halkın yaralarını sarmak demekti. Bugün ise devrimcilik, halkın sırtına basarak yükselmek, halkın inancını sömürmek demek oldu. Bu sahte devrimcilik, halkın güvenini suistimal eden, halkın inancını hiçe sayan bir düzenin simgesidir.

Kahrolsun Amerikacılık diye haykıranların ardından bugün Amerikan düzenine hizmet eden sahte devrimcilik, halkın güvenini suistimal eden, halkın sırtından geçinen bir düzen kurmuştur. Halkın güvenine sırtını dayayan, halkın acılarını sömüren bu insanlar, devrimcilik maskesi takarak halkın en temel değerlerine ihanet etmektedir. Geçmişin devrimcileri için “devrim” kutsal bir dava, halk için atılan her adım bir onur meselesiydi. Ama bugün devrimcilik, halkı kandırmanın, halkı sömürmenin, halkın inancını hiçe saymanın bir maskesi olmuştur.

Yusuf Boyraz

https://ybyayinlari.com/paranin-kuklasi-olan-devrim-gercek-ozgurlugun-onunde-bir-engeldir/

https://ybyayinlari.com/anti-emperyalist-soylemler-ve-pragmatizm-turkiyedeki-hareketlerin-amerika-ikilemi/

Merhaba dostlar, ben Yusuf Boyraz. Bugün sizlerle, hayatımın en karanlık dönemlerinden birini; 1300 gün boyunca askeri cezaevlerinde yaşadığım ağır işkenceleri ve zulme karşı başlattığımız direnişin destanını paylaşmak istiyorum. Siyasete adım attığım ilk günden itibaren sayısız zorlukla karşılaştım ve siyasi faaliyetlerim nedeniyle 8 yıl boyunca cezaevinde kaldım. Özgürlüğüme kavuşur kavuşmaz askere alındım, ancak siyasi geçmişim nedeniyle kendimi askeri bir cezaevinde buldum. Burada, tam 1300 gün süren bitmek bilmeyen bir işkence dönemi başladı. Askeri cezaevindeki her gün, bir öncekinin acı dolu bir tekrarıydı. İşkence, baskı ve psikolojik savaş; her an peşimizi bırakmayan karanlık bir gölge gibiydi. İşkence yöntemleri insanlık dışıydı, dayanma sınırlarımızı zorlayan bir vahşet sergileniyordu. Her gün 17 saat boyunca başımız eğik bir şekilde ayakta beklemeye zorlanıyorduk; en ufak bir hareket bile, acımasız bir işkence sebebi olabiliyordu. Yemek saatlerinde, yiyeceklerimize bile bakmamıza izin verilmiyor, gözlerimiz yukarıda, havaya bakarak yemek zorundaydık. Bu, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda derin bir psikolojik işkenceydi. Gardiyanların acımasız tavırları ve insanlık dışı muameleleri, cezaevi yaşamımızın bir parçası olmuştu. Günde yalnızca bir dal sigara içme iznimiz vardı ve bu bile gardiyanın insafına kalmıştı. Bu küçük anlar, cehennem hayatımızdaki tek kaçış noktasıydı. Kapının altından sürüklenerek yapılan işkenceler, en derin yaralarımızı açan yöntemlerdendi; hissettiğimiz acıyı tarif etmek imkansızdı. Bu ağır koşullar altında sadece hayatta kalmak değil, aynı zamanda direnmek de zorundaydık. Cezaevinde birlikte olduğumuz arkadaşlarla, gizlice bir isyan planı yapmaya başladık. Bu, sadece işkencecilerimize değil, aynı zamanda zulme karşı insanlığın onurunu savunma adına bir başkaldırıydı. Aylarca süren hazırlıkların ardından isyanı başlattık. İsyan, cezaevi yönetimini ve askerleri şoke etti; birçok arkadaşımız bu süreçte ağır yaralandı. Ancak bu direniş, zalimlere karşı dimdik duruşumuzun bir göstergesiydi. 1300 gün sonunda, işkenceler ve baskılar sona erdiğinde, bedenim yaralarla doluydu ama ruhum, inancım ve umudum her zamankinden daha güçlüydü. Bu süreç bana, özgürlüğün değerini ve insanın en karanlık anlarda bile umut etmeyi bırakmaması gerektiğini öğretti. “1300 Gün” adlı kitabımda, yaşadığım bu zorlu süreci tüm detaylarıyla anlattım. Bu kitap, sadece benim değil, aynı zamanda zulme karşı direnen tüm cesur insanların hikayesidir. Hayatın ne kadar zorlayıcı olabileceğini ve bu zorluklara karşı nasıl direnebileceğimizi anlatan bir rehber niteliğindedir. Umarım bu hikaye, sizlere de güç verir ve karşılaştığınız zorluklar karşısında asla pes etmemeniz gerektiğini hatırlatır. Sosyal Medya ve İletişim: Daha fazla içerik ve güncel paylaşımlar için beni sosyal medya hesaplarımdan takip edebilir ve abone olabilirsiniz. Destekleriniz benim için çok değerli! Web Sitesi: www.ybyayinlari.com Facebook: ybyayinlaritv Facebook: 1300gun Instagram: ybyayinlari X (Twitter): ybyayinlari WhatsApp: +41 76 546 34 35 Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın! Videoları beğenmeyi, yorum yapmayı ve kanalıma abone olmayı unutmayın. Zorluklar karşısında direnç gösteren herkesle bu hikayeyi paylaşmak için desteğiniz çok önemli. Yeni videolardan haberdar olmak için bildirim zilini açmayı unutmayın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir