Blog

  • Home
  • Makaleler
351313721_919823532433312_6991749333577025451_n (1)

Avrupa Devrimci Ticaret Üniversitesi, adından da anlaşılacağı gibi, sıradan ticaret üniversitelerinden farklı bir yaklaşım sunmayı amaçlar. Bu üniversite, öğrencilere sadece ticari başarıyı değil, aynı zamanda toplumsal ve çevresel değişimi teşvik eden bir işletme modelini benimsemeyi öğretmeyi hedefler. Ancak, bu hedeflere ulaşmak kolay değildir, çünkü Avrupa’nın ticaret dünyası, sık sık bireysel çıkarlar ve gruplaşmalarla doludur. Bu makalede, Avrupa Devrimci Ticaret Üniversitesi’nin nizipcilik ve gruplaşma konusundaki eleştirel bakış açısını ele alacağız ve aynı zamanda devrimci bireylerin kurumlara yönetici olarak girip nasıl bir eli balda, bir eli yağda olduğunu örneklerle açıklayacağız.

Avrupa’daki kurumlar arasındaki rekabet sadece ticari başarıyı teşvik etmekle kalmaz, aynı zamanda nizipciliği de körükler. Birçok şirket, kısa yoldan zengin olma arzusuyla hareket ederken, bireysel çıkarlar grupları böler ve işbirliğini engeller. Ancak, Avrupa Devrimci Ticaret Üniversitesi, bu paradigmayı değiştirmeyi amaçlar. Öğrencilerine, sadece kendi başarıları değil, aynı zamanda toplumun ve çevrenin refahı için çalışma kültürünü öğretir.

Bununla birlikte, Avrupa’da kurumlar arasındaki gruplaşma ve nizipcilik, genellikle işbirliği ve toplumsal sorumluluk gibi değerleri göz ardı eder. Ancak, bazı durumlarda, devrimci bireyler bu kurumlara yönetici olarak girdiklerinde, bu durumu tersine çevirebilirler. Örneğin, şirket içinde veya üniversite yönetiminde devrimci bir vizyonla hareket eden bir yönetici, kurumun sürdürülebilirlik, toplumsal sorumluluk ve adalet gibi değerlere daha fazla odaklanmasını sağlayabilir. Bu şekilde, kurumlar ticari başarıya ek olarak toplumsal ve çevresel fayda sağlamaya yönlendirilebilir.

Ancak, bu devrimci yaklaşımın getirdiği zorluklar da vardır. Bazı durumlarda, devrimci bireyler kurum içinde dirençle karşılaşabilir veya bireysel çıkarlarla mücadele etmek zorunda kalabilirler. Ancak, bu tür zorluklarla başa çıkmak, gerçek bir devrimci liderlik özelliğidir.

Sonuç olarak, Avrupa Devrimci Ticaret Üniversitesi, nizipciliği ve gruplaşmayı eleştiren bir bakış açısı sunar. Bu üniversite, öğrencilerine sadece ticari başarıyı değil, aynı zamanda toplumsal ve çevresel değişimi teşvik eden bir işletme modelini benimsemeyi öğretir. Ayrıca, devrimci bireylerin kurumlara yönetici olarak girdiklerinde nasıl bir etki yaratabileceklerini de vurgular. Bu şekilde, Avrupa’nın ticaret dünyasında daha adil, şeffaf ve sürdürülebilir bir geleceğin temellerini atmaya katkıda bulunur.

Yusuf Boyraz

Merhaba dostlar, ben Yusuf Boyraz. Bugün sizlerle, hayatımın en karanlık dönemlerinden birini; 1300 gün boyunca askeri cezaevlerinde yaşadığım ağır işkenceleri ve zulme karşı başlattığımız direnişin destanını paylaşmak istiyorum. Siyasete adım attığım ilk günden itibaren sayısız zorlukla karşılaştım ve siyasi faaliyetlerim nedeniyle 8 yıl boyunca cezaevinde kaldım. Özgürlüğüme kavuşur kavuşmaz askere alındım, ancak siyasi geçmişim nedeniyle kendimi askeri bir cezaevinde buldum. Burada, tam 1300 gün süren bitmek bilmeyen bir işkence dönemi başladı. Askeri cezaevindeki her gün, bir öncekinin acı dolu bir tekrarıydı. İşkence, baskı ve psikolojik savaş; her an peşimizi bırakmayan karanlık bir gölge gibiydi. İşkence yöntemleri insanlık dışıydı, dayanma sınırlarımızı zorlayan bir vahşet sergileniyordu. Her gün 17 saat boyunca başımız eğik bir şekilde ayakta beklemeye zorlanıyorduk; en ufak bir hareket bile, acımasız bir işkence sebebi olabiliyordu. Yemek saatlerinde, yiyeceklerimize bile bakmamıza izin verilmiyor, gözlerimiz yukarıda, havaya bakarak yemek zorundaydık. Bu, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda derin bir psikolojik işkenceydi. Gardiyanların acımasız tavırları ve insanlık dışı muameleleri, cezaevi yaşamımızın bir parçası olmuştu. Günde yalnızca bir dal sigara içme iznimiz vardı ve bu bile gardiyanın insafına kalmıştı. Bu küçük anlar, cehennem hayatımızdaki tek kaçış noktasıydı. Kapının altından sürüklenerek yapılan işkenceler, en derin yaralarımızı açan yöntemlerdendi; hissettiğimiz acıyı tarif etmek imkansızdı. Bu ağır koşullar altında sadece hayatta kalmak değil, aynı zamanda direnmek de zorundaydık. Cezaevinde birlikte olduğumuz arkadaşlarla, gizlice bir isyan planı yapmaya başladık. Bu, sadece işkencecilerimize değil, aynı zamanda zulme karşı insanlığın onurunu savunma adına bir başkaldırıydı. Aylarca süren hazırlıkların ardından isyanı başlattık. İsyan, cezaevi yönetimini ve askerleri şoke etti; birçok arkadaşımız bu süreçte ağır yaralandı. Ancak bu direniş, zalimlere karşı dimdik duruşumuzun bir göstergesiydi. 1300 gün sonunda, işkenceler ve baskılar sona erdiğinde, bedenim yaralarla doluydu ama ruhum, inancım ve umudum her zamankinden daha güçlüydü. Bu süreç bana, özgürlüğün değerini ve insanın en karanlık anlarda bile umut etmeyi bırakmaması gerektiğini öğretti. “1300 Gün” adlı kitabımda, yaşadığım bu zorlu süreci tüm detaylarıyla anlattım. Bu kitap, sadece benim değil, aynı zamanda zulme karşı direnen tüm cesur insanların hikayesidir. Hayatın ne kadar zorlayıcı olabileceğini ve bu zorluklara karşı nasıl direnebileceğimizi anlatan bir rehber niteliğindedir. Umarım bu hikaye, sizlere de güç verir ve karşılaştığınız zorluklar karşısında asla pes etmemeniz gerektiğini hatırlatır. Sosyal Medya ve İletişim: Daha fazla içerik ve güncel paylaşımlar için beni sosyal medya hesaplarımdan takip edebilir ve abone olabilirsiniz. Destekleriniz benim için çok değerli! Web Sitesi: www.ybyayinlari.com Facebook: ybyayinlaritv Facebook: 1300gun Instagram: ybyayinlari X (Twitter): ybyayinlari WhatsApp: +41 76 546 34 35 Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın! Videoları beğenmeyi, yorum yapmayı ve kanalıma abone olmayı unutmayın. Zorluklar karşısında direnç gösteren herkesle bu hikayeyi paylaşmak için desteğiniz çok önemli. Yeni videolardan haberdar olmak için bildirim zilini açmayı unutmayın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir