Blog

  • Home
  • Makaleler
Adsız tasarım (4) (1)

Avrupa Alevi Dernekleri’nde sezonluk açılış ve kapanış tarifelerinin başlaması gerçekten de utanç verici bir durum. Bu gelişme, Alevilik inancının derinliklerine, tarihine ve özüne yapılmış büyük bir hakarettir. Alevilik, binlerce yıldır insan sevgisi, hoşgörü, eşitlik ve adalet gibi temel değerleri barındıran bir inanç sistemi olmuştur. Ancak, bugün gelinen noktada, bu inanç sistemi ticarileştirilmiş ve yüzeysel bir hale getirilmiştir.

Sezonluk açılış ve kapanış tarifeleri, Aleviliği adeta bir alışveriş merkezinin sezonluk indirimi gibi gösteriyor. Alevilik, belirli bir takvim çerçevesinde sınırlanamaz; inanç ve ibadet, yılın belirli dönemlerine sıkıştırılamaz. Bu tür uygulamalar, inancın özünü ve derinliğini yok eder. Alevilik, bireyin iç dünyasında yaşadığı bir inanç sistemi olup, dışsal ve yüzeysel ritüellerle sınırlanamaz. Bu saçma uygulama, Alevi inancını adeta bir gösteriye dönüştürüyor.

 

 

Bu yeni uygulama, Alevi toplumunu bölmekte ve ayrıştırmaktadır. Sezonluk açılış ve kapanış tarifeleri, toplumu belirli zaman dilimlerinde aktif olan ve olmayanlar olarak ikiye ayırır. Bu, birlik ve beraberliği zedeler. Alevilik, her zaman birleştirici ve kapsayıcı olmuştur. Ancak bu tür uygulamalar, bu temel ilkeyi baltalar. Toplum içinde zaten var olan çatışmaları ve ayrışmaları derinleştirir.

Bir diğer büyük sorun ise, bu uygulamanın Alevi gençliği üzerindeki yıkıcı etkileridir. Genç nesil, inançlarını daha çok sosyal medya ve popüler kültür üzerinden öğrenme eğiliminde. Sezonluk açılış ve kapanış tarifeleri, gençlerin inancı yüzeysel ve ticari bir etkinlik olarak görmesine yol açar. Bu, inancın derinliğini ve anlamını yok eder. Genç nesil, inançlarını derinlemesine ve içselleştirerek öğrenmeli ve yaşamalı. Ancak bu tür yüzeysel uygulamalar, bu süreci yok eder.

Ayrıca, bu uygulamanın ekonomik boyutu da göz ardı edilmemelidir. Sezonluk açılış ve kapanış tarifeleri, derneklerin ekonomik gelir elde etme amacı güttüğünü açıkça gösterir. İnanç ve ibadet, maddi kazanç sağlama amacıyla yapılmamalıdır. Alevilik, her zaman maddi kazançtan bağımsız olmuştur. İnanç pratiği, herhangi bir ekonomik kaygıdan bağımsız olmalı ve sadece manevi değerler üzerine kurulmalıdır. Ancak, bugün gelinen noktada, dernekler adeta birer ticaret merkezi gibi çalışıyor.

Bu noktada, Alevi toplumunun liderlerine büyük görevler düşüyor. Toplumun öncüsü olan bu liderler, inancın özünü koruma ve geleceğe aktarma sorumluluğuna sahipler. Sezonluk açılış ve kapanış tarifeleri gibi uygulamalar, inancın özünden sapma anlamına gelir. Bu tür sapmaların önüne geçmek, liderlerin en önemli görevidir. Ancak görüyoruz ki, bazı liderler de bu ticari oyunun bir parçası haline gelmiş durumda.

Avrupa Alevi Dernekleri’nde sezonluk açılış ve kapanış tarifelerinin başlaması, inancın özüne ve derinliğine yapılmış büyük bir hakarettir. Bu tür uygulamalar, Alevi toplumunu bölme ve ayrıştırma, genç neslin inancı yüzeysel ve ticari bir etkinlik olarak görmesine yol açma ve inancın maddi kazanç sağlama amacıyla yapılma riski taşır. Bu nedenle, Alevi toplumunun liderleri ve bireyleri, bu tür uygulamalara karşı durmalı ve inancın özünü koruma sorumluluğunu üstlenmelidir. Alevilik, yüzeysel ve ticari bir etkinlik olmaktan öte, derin manevi değerler üzerine kurulu bir inanç sistemidir ve bu şekilde kalmalıdır. Bu ticari oyunun bir parçası olmaktan vazgeçilmeli ve inancın özü korunmalıdır.

Yusuf Boyraz

Merhaba dostlar, ben Yusuf Boyraz. Bugün sizlerle, hayatımın en karanlık dönemlerinden birini; 1300 gün boyunca askeri cezaevlerinde yaşadığım ağır işkenceleri ve zulme karşı başlattığımız direnişin destanını paylaşmak istiyorum. Siyasete adım attığım ilk günden itibaren sayısız zorlukla karşılaştım ve siyasi faaliyetlerim nedeniyle 8 yıl boyunca cezaevinde kaldım. Özgürlüğüme kavuşur kavuşmaz askere alındım, ancak siyasi geçmişim nedeniyle kendimi askeri bir cezaevinde buldum. Burada, tam 1300 gün süren bitmek bilmeyen bir işkence dönemi başladı. Askeri cezaevindeki her gün, bir öncekinin acı dolu bir tekrarıydı. İşkence, baskı ve psikolojik savaş; her an peşimizi bırakmayan karanlık bir gölge gibiydi. İşkence yöntemleri insanlık dışıydı, dayanma sınırlarımızı zorlayan bir vahşet sergileniyordu. Her gün 17 saat boyunca başımız eğik bir şekilde ayakta beklemeye zorlanıyorduk; en ufak bir hareket bile, acımasız bir işkence sebebi olabiliyordu. Yemek saatlerinde, yiyeceklerimize bile bakmamıza izin verilmiyor, gözlerimiz yukarıda, havaya bakarak yemek zorundaydık. Bu, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda derin bir psikolojik işkenceydi. Gardiyanların acımasız tavırları ve insanlık dışı muameleleri, cezaevi yaşamımızın bir parçası olmuştu. Günde yalnızca bir dal sigara içme iznimiz vardı ve bu bile gardiyanın insafına kalmıştı. Bu küçük anlar, cehennem hayatımızdaki tek kaçış noktasıydı. Kapının altından sürüklenerek yapılan işkenceler, en derin yaralarımızı açan yöntemlerdendi; hissettiğimiz acıyı tarif etmek imkansızdı. Bu ağır koşullar altında sadece hayatta kalmak değil, aynı zamanda direnmek de zorundaydık. Cezaevinde birlikte olduğumuz arkadaşlarla, gizlice bir isyan planı yapmaya başladık. Bu, sadece işkencecilerimize değil, aynı zamanda zulme karşı insanlığın onurunu savunma adına bir başkaldırıydı. Aylarca süren hazırlıkların ardından isyanı başlattık. İsyan, cezaevi yönetimini ve askerleri şoke etti; birçok arkadaşımız bu süreçte ağır yaralandı. Ancak bu direniş, zalimlere karşı dimdik duruşumuzun bir göstergesiydi. 1300 gün sonunda, işkenceler ve baskılar sona erdiğinde, bedenim yaralarla doluydu ama ruhum, inancım ve umudum her zamankinden daha güçlüydü. Bu süreç bana, özgürlüğün değerini ve insanın en karanlık anlarda bile umut etmeyi bırakmaması gerektiğini öğretti. “1300 Gün” adlı kitabımda, yaşadığım bu zorlu süreci tüm detaylarıyla anlattım. Bu kitap, sadece benim değil, aynı zamanda zulme karşı direnen tüm cesur insanların hikayesidir. Hayatın ne kadar zorlayıcı olabileceğini ve bu zorluklara karşı nasıl direnebileceğimizi anlatan bir rehber niteliğindedir. Umarım bu hikaye, sizlere de güç verir ve karşılaştığınız zorluklar karşısında asla pes etmemeniz gerektiğini hatırlatır. Sosyal Medya ve İletişim: Daha fazla içerik ve güncel paylaşımlar için beni sosyal medya hesaplarımdan takip edebilir ve abone olabilirsiniz. Destekleriniz benim için çok değerli! Web Sitesi: www.ybyayinlari.com Facebook: ybyayinlaritv Facebook: 1300gun Instagram: ybyayinlari X (Twitter): ybyayinlari WhatsApp: +41 76 546 34 35 Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın! Videoları beğenmeyi, yorum yapmayı ve kanalıma abone olmayı unutmayın. Zorluklar karşısında direnç gösteren herkesle bu hikayeyi paylaşmak için desteğiniz çok önemli. Yeni videolardan haberdar olmak için bildirim zilini açmayı unutmayın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir