Blog

351313721_919823532433312_6991749333577025451_n (1)

Türkiye’nin siyasi sahnesinde, son yıllarda sol hareketin beklenmedik bir dönüşümüne tanık olmaktayız. Geleneksel solculuk ve sosyalist idealler, giderek Apocu hareketin etkisi altında yeniden şekillenmektedir. Ancak, bu değişimin arkasındaki nedenleri ve sonuçlarını anlamak için daha eleştirel bir bakış açısına ihtiyaç vardır.

İlk olarak, Türk solunun Apocu harekete dönüşmesindeki en temel sorunlardan biri, ideolojik belirsizlik ve tutarsızlıktır. Bazı sol gruplar, geleneksel solculuk ilkelerinden uzaklaşarak Apocu ideolojiyi benimsemişlerdir. Bu durum, solun kendi kimliğini ve ilkelerini belirlemede yaşadığı zorlukları göstermektedir.

İkinci olarak, Apocu hareketin yükselişiyle birlikte, sol içinde otoriter eğilimlerin arttığı gözlemlenmektedir. Özellikle Kürt meselesi ve Apocu liderlik üzerindeki körü körüne bağlılık, sol içinde eleştirel düşünceyi ve demokratik tartışmayı zayıflatmıştır.

Üçüncü olarak, Türk solunun Apocu harekete dönüşmesi, toplumsal ve ekonomik sorunlara yetersiz bir yaklaşım sergilemektedir. İdeolojik çekişmeler ve içe kapanma eğilimi, solun gerçek dünya sorunlarıyla etkili bir şekilde başa çıkmasını engellemektedir.

Son olarak, Apocu hareketin sol içinde yarattığı bölünmüşlük ve zayıflık, Türkiye’nin siyasi manzarasında endişe verici bir durumu ortaya koymaktadır. Solun güçlü ve etkili bir muhalefet oluşturamaması, demokratik süreçlerin işleyişini olumsuz yönde etkilemektedir.

Türk solunun Apocu harekete dönüşmesi, ideolojik belirsizlik, otoriter eğilimler, toplumsal ve ekonomik sorunlara yetersiz yaklaşım ve sol içinde bölünmüşlük gibi sorunları beraberinde getirmiştir. Bu durum, Türkiye’nin siyasi istikrarını ve demokratik gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Ancak, bu eleştirel gözleme rağmen, solun yeniden güçlenmesi ve demokratik değerlere sahip çıkması için umut vardır.

Yusuf Boyraz

Merhaba dostlar, ben Yusuf Boyraz. Bugün sizlerle, hayatımın en karanlık dönemlerinden birini; 1300 gün boyunca askeri cezaevlerinde yaşadığım ağır işkenceleri ve zulme karşı başlattığımız direnişin destanını paylaşmak istiyorum. Siyasete adım attığım ilk günden itibaren sayısız zorlukla karşılaştım ve siyasi faaliyetlerim nedeniyle 8 yıl boyunca cezaevinde kaldım. Özgürlüğüme kavuşur kavuşmaz askere alındım, ancak siyasi geçmişim nedeniyle kendimi askeri bir cezaevinde buldum. Burada, tam 1300 gün süren bitmek bilmeyen bir işkence dönemi başladı. Askeri cezaevindeki her gün, bir öncekinin acı dolu bir tekrarıydı. İşkence, baskı ve psikolojik savaş; her an peşimizi bırakmayan karanlık bir gölge gibiydi. İşkence yöntemleri insanlık dışıydı, dayanma sınırlarımızı zorlayan bir vahşet sergileniyordu. Her gün 17 saat boyunca başımız eğik bir şekilde ayakta beklemeye zorlanıyorduk; en ufak bir hareket bile, acımasız bir işkence sebebi olabiliyordu. Yemek saatlerinde, yiyeceklerimize bile bakmamıza izin verilmiyor, gözlerimiz yukarıda, havaya bakarak yemek zorundaydık. Bu, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda derin bir psikolojik işkenceydi. Gardiyanların acımasız tavırları ve insanlık dışı muameleleri, cezaevi yaşamımızın bir parçası olmuştu. Günde yalnızca bir dal sigara içme iznimiz vardı ve bu bile gardiyanın insafına kalmıştı. Bu küçük anlar, cehennem hayatımızdaki tek kaçış noktasıydı. Kapının altından sürüklenerek yapılan işkenceler, en derin yaralarımızı açan yöntemlerdendi; hissettiğimiz acıyı tarif etmek imkansızdı. Bu ağır koşullar altında sadece hayatta kalmak değil, aynı zamanda direnmek de zorundaydık. Cezaevinde birlikte olduğumuz arkadaşlarla, gizlice bir isyan planı yapmaya başladık. Bu, sadece işkencecilerimize değil, aynı zamanda zulme karşı insanlığın onurunu savunma adına bir başkaldırıydı. Aylarca süren hazırlıkların ardından isyanı başlattık. İsyan, cezaevi yönetimini ve askerleri şoke etti; birçok arkadaşımız bu süreçte ağır yaralandı. Ancak bu direniş, zalimlere karşı dimdik duruşumuzun bir göstergesiydi. 1300 gün sonunda, işkenceler ve baskılar sona erdiğinde, bedenim yaralarla doluydu ama ruhum, inancım ve umudum her zamankinden daha güçlüydü. Bu süreç bana, özgürlüğün değerini ve insanın en karanlık anlarda bile umut etmeyi bırakmaması gerektiğini öğretti. “1300 Gün” adlı kitabımda, yaşadığım bu zorlu süreci tüm detaylarıyla anlattım. Bu kitap, sadece benim değil, aynı zamanda zulme karşı direnen tüm cesur insanların hikayesidir. Hayatın ne kadar zorlayıcı olabileceğini ve bu zorluklara karşı nasıl direnebileceğimizi anlatan bir rehber niteliğindedir. Umarım bu hikaye, sizlere de güç verir ve karşılaştığınız zorluklar karşısında asla pes etmemeniz gerektiğini hatırlatır. Sosyal Medya ve İletişim: Daha fazla içerik ve güncel paylaşımlar için beni sosyal medya hesaplarımdan takip edebilir ve abone olabilirsiniz. Destekleriniz benim için çok değerli! Web Sitesi: www.ybyayinlari.com Facebook: ybyayinlaritv Facebook: 1300gun Instagram: ybyayinlari X (Twitter): ybyayinlari WhatsApp: +41 76 546 34 35 Kanalıma Abone Olmayı Unutmayın! Videoları beğenmeyi, yorum yapmayı ve kanalıma abone olmayı unutmayın. Zorluklar karşısında direnç gösteren herkesle bu hikayeyi paylaşmak için desteğiniz çok önemli. Yeni videolardan haberdar olmak için bildirim zilini açmayı unutmayın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir