
1300 Gün – Şiirler: Sessizliğin İçinden Yükselen Sözler
Her insanın içinde bir sessizlik birikir; kimi bunu unutur, kimi ise yazar.
Benim sessizliğim, demir parmaklıklar arasında şekillendi. Kalemim bir silaha değil, bir aynaya dönüştü.
“1300 Gün – Şiirler”, bir askeri cezaevinin soğuk duvarları arasında geçen 1300 günün şiirle tutulmuş günlüğüdür. Her bir dize, yalnızca yaşanmışlığın değil, aynı zamanda insan kalabilmenin, umut taşımanın ve direnmenin izlerini taşır.
Bu şiirler:
- Çiçek açamayan genç baharların,
- Demir kapılar ardında unutulmuş zamanların,
- Ve sessizliğin içindeki en güçlü çığlığın kalbidir.
Zaman orada yavaş akardı. Günleri değil, hisleri sayardım.
Her yeni gün, içimde yeni bir yara; elimde yeni bir şiir olurdu.
Bazen duvarlarla konuştum, bazen ranzanın köşesinde kendime tutundum.
İşte bu dizeler, sadece yazılmış değil; yaşanmıştır.
Ben bu kitabı yazarken mürekkep değil, sabır döküldü kalemimden.
Her kelime, bir tanıklık;
Her satır, geçmişe atılan bir kayıt;
Her şiir, karanlıkta aranan bir ışık oldu.
“1300 Gün – Şiirler” yalnızca bireysel bir iç döküm değil, aynı zamanda bir dönemin unutulmaması gereken vicdanıdır. Politik baskının, sistematik işkencenin, ve yok sayılan gençliğin şiirle anlatılmış direnişidir.
“Işığı aramadım, çünkü içimde taşıdım. En çok da sustukça büyüdüm.”